Öncelikle şunu vurgulamak isterim, seksi bırakmak mümkün değildir. Çünkü insan seks ile var olur, seks ile varlığını hisseder. “Seks” sadece sevişmek, penis-vajina birlikteliğinden zevk almak, seçimler, davranışlar, söylemler değildir, daha fazlasıdır, bir var oluştur, hissediştir, kendine, partnerine, hayata değer katmaktır, ruhu, bedeni, zihni ve evreni de içine alan mistik bir deneyimdir ve hayatın ta kendisidir. İnsan seksi bıraktığında hayatı da bırakmış olur, ölür. Dokunmak, severek üretmek, bir davaya veya bir kişiye kendi adamak, aşık olmak, yakın olmak, sarılmak, birlikte uyumak, kol kola dolaşmak gibi zevk veren tüm eylemler ve mistik deneyimler sekstir.
“Seks yapmak” ise, kendini ve ötekini bilerek, ritmik ve uyumlu bir şekilde salınarak, rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği zevke ve hissetmeye odaklanarak, herhangi bir performans hedefi koymadan, kimseyi tatmin etme zorlantısına girmeden, zamandan koparak, zevk alıp, zevk verebilme, ruhu ve bedeni bir armağan gibi paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalıp zevk alabilme bilim ve sanatıdır.
ZEVK VE HAZ
Bir sonuç olan ZEVK ile bir arayış olan HAZ aynı şey değildir. Zevk ile haz arasında doğal bir boşluk, bir uçurum vardır.
ARZUNUN TATMİNİ MÜMKÜN MÜ?
Karşı konulamayacak denli şiddetli bir güç olan ARZU, erişilebilir derecede yakın hem de erişilmesi imkansız bir şeydir, özünde narsisistiktir ve “bir olma arzusu”ndan ibarettir, kurbanını dünyadan kopararak kendi karanlık alemine götüren bir vecd halidir. Seks sanatının gerçek itici gücü olan arzu, bedensel ve ruhsal bir gerilim yaratır ve “kendinde”liğinden ortaya çıkar. Tatmini imkânsız olan arzu, kendisini tekrar tekrar üretir ve dairesel hareketine devam eder.
TATMİNİ İMKANSIZ TALEP
Zevk tatmin olur bir şekilde ama haz basit bir tatminin ötesindedir, bir “dürtü tatmini”dir ve dolayısıyla da arzunun tatmini imkânsızdır. Çünkü hazzın temelinde yatan, anneden koparılmış olmanın yarattığı ilk eksikliğin giderilme arzusudur. Ve anne ile tekrar “bir olma arzusu”nun tatmini mümkün değildir. Seksi nesneleştiren, nesneleşir. Oysa insan öznedir. Bir özne olarak insan zevk duymaya gayret eder ama asla gerçek bir haz duyamaz. Çünkü tekrar bir olma arzusunun tatmini ve hazzı imkânsızdır, nedeni, ortada tatmini imkansız bir talep olmasıdır. İnsan talep ettiği andan itibaren, talep ettiğini bir hedef haline getirir ve asıl sıkıntı da buradadır. Çünkü talep edilen şeye sahip olmak yani anneyle tekrar bir olmak imkânsızdır.
ELDE EDİLEN ŞEY VE HAYAL EDİLEN ŞEY AYNI ŞEY DEĞİLDİR
İnsan bazen arzusuna konu olan nesneyi elde ettiğini sanır ve bundan zevk duyar, zira elde etmiştir ama bu zevkin arkasında her zaman bir acı da bulunur, çünkü “elde ettiği şey”, “hayal ettiği şey” değildir. Bu nedenle bir olma arzusunun dışa vurumu olan seksi bırakmak da mümkün değildir, sadece bir partnerle bir olma arzusu zamanla kılık değiştirir; bir işe veya davaya kendini adama, severek üretme gibi başka alanlara yönelir.
KORKU İLE SINIRLANDIRILAMAYAN AŞIRI HEYECAN
İnsan arzular, arzuladığı şeye kendini adar ama arzu kılık değiştirdiğinde bitmiş gibi gelir ve arzu duyduğu şey “bilinmez” olarak kalır. Bu onun hiç arzulamadığı anlamına gelmez, tıpkı “ayrım olmayan ayrımların yaratılması”nda olduğu gibi… Salıncakta sallanırken ortaya çıkan dinginlik ve rahatlamayla zevki deneyimleyen çocuk, çıktığı yüksek bir yerden baş dönmesiyle düşecekmiş gibi yaptığında “söze dökülemeyen” ve anlıkta olsa haz ya da acı olarak hissedilen “aşırı heyecan” deneyimini yaşar. Korku tarafından sınırlandırılamayan haz deneyiminin hemen akabinde gerçekleşebilecek ölüm olasılığı, hazzın bedenin ya da zihnin sınırlarının sınandığı azami bir hal olduğunu gösterir. İşte bu nedenle ölüm ve seks dürtüleri içlerinde oynaşan bu çok güçlü uyuşturucunun dilsiz ve hükmedici haz yükünün etkisi altındadır.
ARZUNUN AYAK İZLERİ
Bir kıvılcım gibi patlayıp giderek büyüyen arzunun ayak izlerine hayatın her alanında rastlanır ve arzu insan ruhunu karanlık dehlizlere sürükler. Tatmin edilemeyen arzu yerini zamanla acıya da bırakır. Bu nedenle Dante, İlahi Komedya’da Araf’ın son üç çemberinde (Açgözlülük, Oburluk, Şehvet) bir şeye ya da birine duyulan aşırı ve hastalıklı aşktan muzdarip kişilerden bahseder. Yedinci ve son çemberde ŞEHVET günahı vardır; burada günahkârlar uçsuz bucaksız ateşten duvarda canla canlı yanmakta, alevler onları küle dönüştürmemekte ama sonsuz bir ıstırapta cezalandırmaktadır. Ruhlar adeta tatmin edilemez arzuyu deneyimlerler burada…
SONUÇ…
Sonuç olarak cinsel zevk tatmin edilebilir, bilinçli irade ile ertelenebilir, bastırılabilir. Yaşam enerjisi olan cinsel arzu asla tatmin edilemez ve bilinçli irade ile bırakılamaz ama şekil değiştirir ve döngüsünü devam ettirir.
Psikoterapist Dr. A. Cem Keçe