İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Pursaklar Belediyesi Saray Kültür Merkezinde düzenlenen “Türk İslam Geleneğinde Devlet Yönetimi” konulu panelin açılışında konuştu.
Demokrasi ve ifade özgürlüğü noktasında en en küçük olumsuz bir davranışa şiddetli tepkiler gösteren Batı’nın bazı ülkelerde ama özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan doğu ülkelerinde yaşanan askeri darbeleri görmezden geldiğine dikkati çeken Soylu, söz konusu ülkelerin cunta yönetimleriyle hemen normal ilişkiler tesis edebildiğini bildirdi. Soylu, aynı ülkelerin ürettikleri ürünlere ait sektörleri ve ekonomilerini korumak için de gümrük tarifeleri ile IMF ve Dünya Bankasını kullandığını belirtti.
“Terörü araç olarak kullandılar, insanları dinleri ve ırklarına göre ayrıma tabi tuttular. Siyasi menfaat gördüğü konularda bütün demokrasi ölçülerini rafa kaldırdılar” diyen Soylu, batı medeniyetinin barış ve refah getireceklerini iddia ettiği dünyanın kaosa sürüklendiğini vurguladı.
Soylu, “Meğer onların dünya tasavvuru gelişmişlik ve refahın hüküm sürdüğü ama duvarlarla çevrili bir batı, bunun karşılığında da silahlarını satabildikleri, petrolünü sömürebildikleri, birbirini öldüren Ortadoğu ve Asya şeklindeymiş” ifadesini kullandı.
“Bir oyun kurulacaksa Türkiye’yi başat aktör olarak kabullenmek zorundasınız”
İçişleri Bakanı Soylu, şunları kaydetti:
“Onların tasavvurları bugünkü Suriye, Irak, Mısır, Libya, Yemen, Fas ve bugünkü Tunus. Onların tasavvurları kan, gözyaşı ve işte bugün bu anlayışın artık çöktüğü, namlusunun kendilerine döndüğü, değerleri çiğnenen bütün hesapların şaştığı bir 21. yüzyıl başlangıcını hep birlikte yaşıyoruz. İşte bugün Avrupa ile 16 Nisan üzerinden daha görünür bir şekilde yaşadığımız ama evveliyatı da olan bu sürtüşme Türkiye’nin bu rol dağılımına itirazı ve yeni konumunu iyi anlama ve dünyaya iyi anlatabilme çabasıdır. Türkiye artık onların uydusu ve müttefiki değildir. Türkiye dünyadaki bütün ülkelerle ilişki kurabilir, müttefik de olabiliriz ama tırnak içinde söylüyorum ki Türkiye, ayakları üzerinde duran, geleceğe bakabilen kendi değerlerinden kopmayan, dünyanın bugün içinde bulunduğu anlam ve mana boşluğunu tamamlayan bağımsız bir müttefiktir ve bu itibarla yaşanan süreç Avrupa Birliği’nden bir kopuş değil ilişkilerin ve kuralların yeniden belirlenme sürecidir.
Batı ile bizim durduğumuz yeri, karşılıklı pozisyonumuzu herkes çok iyi okumak zorundadır. Türkiye, hem jeopolitik konumu hem de tarih ve medeniyet birikimi açısından bu tablodaki en önemli oyuncudur. Burada eğer bir oyun kurulacaksa ya Türkiye’yi bu işin başat aktörü olarak kabullenmek zorundasınız ya da Türkiye’yi bir şekilde saf dışı bırakmak, etkisiz ve kımıldamayacak hale getirmek zorundasınız. Batı dünyası, Ortadoğuyu şekillendirmeye başladığı yıllardan itibaren Türkiye için hep ikinci şıkkı seçmiştir.”