Öncelikle bazı bilinenlerden bahsetmek istiyorum. Ülkemizde her 10 kişiden biri yaşamının bir döneminde taş oluşturmaktadır. Taş oluşumunda etkili olan en belirgin faktörler genetik yatkınlık, yaş, cinsiyet, coğrafi faktörler, iklim, beslenme alışkanlıkları, idrar yolu enfeksiyonları, idrar akışını engelleyen darlıklar ve bazı ilaçların kullanımıdır.
Genetik yatkınlık en önemli risk faktörlerindendir. Taş hastalığı olan hastaların ailelerinde %10-40 arasında değişen oranlarda taş hastalığı öyküsü mevcuttur. Doğuştan gelen, idrar yollarının yapısal bozuklukları ve metabolik bazı sorunlar taş oluşumuna zemnin hazırlamaktadır.
Kadınlarda görülme sıklığı son yıllarda artıyor olsa da, taş hastalığı en sık 20-40 yaşlarında ve erkeklerde daha fazla görülmektedir. Testosteronun böbrek taşı oluşumunda rolü olduğu düşünülüyor.
TAŞ NEDEN OLUŞUR?
Dağlık ve tropikal bölgelerde özellikle yaz aylarında daha sık ve ülkemizde Güneydoğu Anadolu bölgesinde en sık görülmektedir. Beslenme alışkanlıkları çok önemlidir. Taşların oluşumunu artıran ve azaltan birçok faktör mevcuttur. Böbreklerde oluşan idrar miktarı belirleyici rol oynar. Beslenme alışkanlıklarına ve bir takım faktörlere bağlı olarak bazı kimyasal maddelerin idrar yoluyla atılımı artmakta ve idrar miktarına bağlı olarak bu maddeler ya kolayca atılmakta ya da çökerek, küçük kristallerin oluşmasına yol açmaktadır. Bu kristaller şekillendikten sonra hızla birleşerek böbrek taşlarını oluşturmaktadır. Alınan sıvı miktarı arttıkça taş oluşturma riski o kadar azalmaktadır. Taşlar kimyasal yapılarına göre kabaca kalsiyum içeren ve içermeyen taşlar olmak üzere iki grupta incelenir. Kalsiyum içeren taşlar (kalsiyum oksalat, kalsiyum fosfat taşları) tüm taşların %85’ini oluşturmaktadır. Kalsiyum içermeyen taşlar (ürik asit, sistin ve enfeksiyon (strüvit) taşları) daha nadir görülür.
KADINLARDA GÖRÜLME SIKLIĞI ARTTI
Erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat daha fazla görüldüğü bilinen taş hastalığının artık kadınlarda görülme sıklığının dünya çapında artış gösterdiği son yapılan incelemelerde ortaya çıkmıştır. Bunun nedenlerini de küresel ısınma, artan stresli yaşam şartları ve beslenme alışkanlıklarındaki değişimde görmekteyiz. Fast-food tarzı beslenme, meşrubatlar, genetiği değiştirilmiş ürünler, yetersiz ve sağlıksız beslenme, hareketsizlik ve az su tüketimi, sonuçta obezitenin artmasına neden olmakta, idrardaki dengeyi taş oluşumu lehine bozmaktadır.
Tedavi edilmesi ihmal edilen veya sık tekrarlayan taş hastalığı böbrek fonksiyonlarında kalıcı bozulmaya ve böbrek yetmezliğine neden olabilir. Bir kez taş düşüren hastaların yüzde 50’si 5 yıl içinde tekrar taş düşürmektedir. Bu nedenle taş hastalığı hakkında bilinçli olmalı ve taş oluşumunu önlemeye veya en azından azaltmaya yönelik önlemler alınmalıdır.
Taşların oluşmasını önlemede en önemli faktör, alınan sıvı miktarıdır. Taş oluşturmaya yatkın kişiler, günde en az 2-2.5 litre idrar çıkaracak kadar su içmezse, yoğun idrarda taş oluşturan maddelerin çökmesi ile yeni taşlar oluşacaktır. Protein ve karbohidrattan zengin, lifli gıdalardan fakir diyet taş hastalığı riskini arttırmaktadır.
TAŞ HASTALIĞI OLAN KİŞİLER NASIL BESLENMELİ?
İdrar asit-baz dengesini bozan gazlı-gazsız içeceklerden uzak durulmalıdır. Kalsiyum kaynağı olan süt ve yoğurt, peynir gibi süt ürünlerinin makul ölçülerde tüketilmelisi gerekir. Hiç tüketilmemesi de taş oluşum riskini artırmaktadır. Yüksek oksalat içeren sebze, pancar, soya, siyah çay, çikolata, kakao, kuru incir, karabiber, fındık, ıspanak, çilek, böğürtlen gibi besinleri de aşırı değil makul düzeyde tüketmek ve tercihen kalsiyumdan zengin besinlerle beraber tüketmeniz gerekir. Bu şekilde fazla oksalat kalsiyum ile birleşerek kana geçmeden barsaklardan atılmaktadır. Tuz kullanımı ve ürik asit zengini hayvansal proteinler (kırmızı et, sakatat ve kabuklu deniz ürünleri) azaltılmalı, baklagiller gibi hayvansal olmayan protein kaynakları tercih edilmelidir.
Sitrat, idrarda taş oluşumunu önleyen en önemli koruyucu maddelerdendir. İdrardaki sitrat düzeyi artırıldığında taş oluşumunun azaldığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle sitrat kaynağı olan limon ve turunçgiller, domates sıklıkla tüketilmelidir. En basit ve pratik uygulama, günlük içilecek suyun içine limon sıkılmasıdır. Ev yapımı limonata da tavsiyemdir.
ÖZEL DİYET ÖNERİLERİNE UYULMALI
Vücut kitle indeksini korumalıyız, yani obeziteden kaçınmalıyız. Günlük yaşantımıza uyarlanacak düzenli fiziksel aktivitenin, özellikle yüzme ve yürümenin metabolizmayı hızlandırarak taş oluşumunu azaltmada oldukça önemli olduğunu bir yere not edelim.
Kilo vermek için önerilen bazı diyetler hayvansal proteinden zengin, karbonhidrattan düşük diyetler olmaktadır. Bu içerikteki diyetler uygulanırsa idrarda kalsiyum, oksalat ve ürik asit düzeyi yükselir ve sitrat azalır, bu durum taş oluşumunu kolaylaştırır. Taş hastalığı sık tekrarlayan hastalarda metabolik analiz yapılması ve özel diyet önerilerinin hazırlanması gerekmektedir.
TAŞ HASTALARINDA EN SIK GÖRÜLEN ŞİKAYETLER
Taş hastası olanlar bilir, en sık rastladığımız şikayetler bulantı/kusmaya eşlik eden yan ağrısı, kasık ağrısı ve genital bölgeye vuran ağrıdır. Ayrıca idrarda kanama, enfeksiyon bulguları görülebilir. Nadiren idrar geçişine kısmi izin veren taş varlığında şikayetler bu kadar şiddetli olmayıp, çok hafif belirtiler gösteren durumlar da görmekteyiz. En çekindiğimiz durum ise, ortaya çıkan bir ağrı atağını takip eden ağrısız sürecin önemsenmemesidir. Çünkü, taş nedeniyle oluşan tıkanıklığın böbreğin idrar üretmesini durdurmuş olma ihtimali vardır. Yani ağrısız ve sinsice gelişen bir böbrek kaybı! Bu nedenle ağrı her durumda önemsenmeli ve bir taş olup olmadığından emin olunmalıdır.
Eğer bir taş oluşmuşsa tedavi seçenekleri: kontrollü bir şekilde kendiliğinden taşın düşmesini sağlamak veya ESWL denilen vücut dışından şok dalgaları ile veya kapalı endoskopik yöntemlerle (üreteroskopik, üreterorenoskopik, bükülebilir fleksible aletlerle ureter ve böbrek içindeki taşlara veya perkütan yöntemle ciltten direk böbrek içine girerek taşlara lazer ve farklı enerjiler kullanarak taşın parçalanması yöntemleri) taşın kırılarak vücut dışına alınması yöntemleridir. Artık günümüzde açık cerrahi uygulaması yok denecek kadar azalmıştır.
Özet olarak, riskli grupta değilseniz, koruyucu önlemlerle taş oluşumunu önleyebilirsiniz, fakat riskli grupta iseniz ve bir defa taş oluşmuş ise, tekrar etme riski çok yüksektir. Bu durumda mutlaka koruyucu önlemler almalı ve 6 ay arayla mutlaka ürolojik incelemeden geçmelisiniz.
Üroloji ve Üroonkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Ekici
https://www.sinanekici.com.tr/
https://www.instagram.com/prof.dr.sinanekici/